Dersimiz Edebiyat (Hülya SOYŞEKERCİ)
Yaşadığımız çağda teknolojinin getirdiği olanaklar sonucu, ‘bilgi’nin yerini ‘enformasyon’ almaya başlamış; bu değişme olgusu giderek daha etkin ve baskın bir konuma gelmiştir. Söz konusu enformasyon akışı herkesin ansiklopedik bilgiye anında ve kolayca ulaşmasını sağlarken, analitik düşünme, yorumlama ve irdeleme gibi mantıksal süreçleri arka plana atmıştır. Yaşamdan bağımsız olamayacağını düşündüğümüz okullarda da öğretim-eğitim teknolojileri kullanımının yaygınlaşması sonucunda öğretmenin eğitim-öğretimdeki yeni rolünün ve ders müfredat programlarının sorgulanıp yeniden gözden geçirilmesi dönemi başlamıştır.
Öğretmenin eğitim süreçlerindeki rolü değişmiş; öğretmen bilgi aktaran değil, öğrenciye bilgiye ulaşma metotlarını gösteren, elde edilen bilgileri analitik yorumlama süreçlerine yönlendiren, gence düşünme, araştırma ve deneylemeyi işaret eden bir rehber(yol gösterici) konumuna gelmiştir. Bu durum, bir bakıma öğretmenin de dönüşümü anlamına gelmektedir. Ansiklopedik bilgi ve enformasyona internet, eğitim CD’leri, radyo, televizyon, film, SMS vb. gibi teknolojik yöntemlerle kolayca, hızla ve anında ulaşabilen genç öğrenciye, bu bilgileri süzebilme, konuya uygun nitelikte olanlarını alabilme ve elde edilenleri yorumlayıp dönüştürebilme yollarını gösterecek kişidir öğretmen. Teknoloji, toplumların her alanını değiştirip dönüştürürken, eğitimi de şekillendirmekte; eğitim kuramcıları ve uygulayıcılarına yepyeni bakış açıları kazandırmaktadır.
Müfredatın asıl uygulayıcısı konumundaki öğretmenin eğitindeki rolünün dikkate alındığı yeni dönemlerde, insanın özüne zenginlikler kazandıran, duygu, dil ve düşünsel gelişimin temellerinden olan edebiyat derslerinin de bütün boyutlarıyla yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Edebiyat dersleri, bence, her şeyden önce metni önceleyen, odağına edebiyat metnini alan, öğrenciyi yaratıcı ve analitik yorumlara yönlendirebilen, ona okumayı sevdiren yeni bir yapılanmaya kavuşmak durumundadır. Bu anlamda metin çözümleme dersleri, ezberci ve enformatik olmayan birtakım öğrenme-eğitme aşamalarından geçilerek işlenmelidir. Yorum gücünü geliştirme, metnin katmanlarını açılımlama, metnin mimari yapısını keşfedebilme, yazılanların içerdiği düz anlamının ötesini görebilme, farklı açılardan bakabilme, estetik beğeniyi yükseltme gibi nitelikler, edebiyat derslerinin temel amaçları arasında yer almalıdır. Enformatik bilgiye, ezberciliğe, şablonculuğa ağırlık veren eğitim modeli mutlaka bırakılmalıdır; çünkü internet teknolojisi dolayısıyla, ansiklopedik-enformatik bilgilerin sınıfta öğretmen tarafından aktarımının hiçbir önem ve anlamı kalmamıştır artık.
Son dönemlerde olumlu yönde bazı çabalar ve kıpırdanmalar olsa da, bu kez ölçme değerlendirmede sorunlar yaşanmakta; pek çok öğretmen, derslerini yorumsal biçimde işlemeye çabaladığı halde, değerlendirme sorularını çoğu zaman enformatik bilgiye dayandırmaktadır. Ayrıca uygulanan dört ya da beş seçenekli testler de öğrencilerin zihinsel-dilsel-estetik yaratıcı süreçlerini daraltmaktadır. Yukarıdan dayatılan bu durum, öğrencinin olduğu kadar öğretmenin de yaratıcılığını engellediği için, edebiyata, eğitime ve yaşama at gözlükleriyle bakılması sonucunu doğurmaktadır. Yarışmacı sistemle yaratıcı edebiyat derslerinin bir arada yürütülmesi ne yazık ki olanaksızdır. Eğitimde ölçme-değerlendirme çelişkisinin ya da engelinin ortadan kalkmasının, sınav ve yarışmanın edebiyat gibi yaratıcı derslerden mümkün olduğunca uzak tutulmasının; edebiyat derslerinin seminer/atölye biçiminde verilmesinin uygun olacağını düşünüyorum. Öğrencilerden de bu eğitsel sürece birtakım yaratıcı projelerle katkılarda bulunması istenmelidir. Edebiyat öğretmenlerinden, üniversitede edindikleri şablon bilgileri ya da ezberleme süreçlerini öğrencilere dayatmaları ve bunları ölçüp değerlendirmeleri istenmemelidir artık. Öğretmenler de edebiyat derslerinin enformatik olmayan yeni bakış açısıyla işlenmesi ve değerlendirilmesi konusunda yeterince aydınlatılmak durumundadırlar.
Bu kısa yazıda daha çok yöntemsel açıdan yaklaştığım edebiyat ders müfredatı, ayrıca içerik ve uygulamalar açısından da gözden geçirilmeli, yaratıcı yazarlık, okuma atölyesi, drama etkinlikleri, şiir dinletileri gibi çalışmalarla; sözlü ve yazılı kompozisyon derslerine yoğunluk/ağırlık verilerek, dersler yepyeni bir yapılanmaya kavuşturulmalıdır. Edebiyat dersleri ‘edebiyat tarihi’nin hegemonyasından ve dilbilgisi kurallarının sürekli tekrarından kurtarılarak, yaratıcı/eleştirel okuma; yaratıcı/düşünsel yazma etkinliklerini önceleyen, odağına edebiyat metinlerini alan, estetik bilimiyle el ele yürüyen dersler durumuna dönüştürülmelidir. İçerikler elbette çağa uygun olmalı, modern ya da klasik, yerli ve evrensel edebiyat yapıtlarına açılmalı, insan sevgisiyle dolu, erdemli, barışçı bireylerin yetiştirilmesine de katkı sağlanmalıdır. Edebiyat dersleri, genç öğrencinin dünyasını hem yerel hem de evrensel kültüre açarak, barış kültürü ve erdemi somutlaştırmalı, geleceği şekillendirmedeki sorumluluğu en iyi biçimde yerine getirmelidir. Unutmamak gerekir ki, edebiyat eğitimi sağlam ve düzgün olan bireyler, etkin/yaratıcı okurlar, yorumcular (ve yazarlar) olarak geleceğin toplumsal yaşamını şekillendirir ve insanlığa yepyeni düş pencereleri açarlar. Her şey daha güzel bir dünya için…
Bir cevap yazın