Piraye’ye Mektup (Nazım HİKMET)

piraye

25-Şubat-1943

Karıcığım,

Bugün mektubunu aldım. Bugün mektubunu aldıktan yarım saat sonra cevap verdim. Saat o zaman bir buçuktu. Aynı saatta 50 lira yolladım. Yarın da 20 lira yollayacağım. Şimdi saat yediye çeyrek var. İki saattır soğukta bahçede dolaştım. Sana yazmak istediklerimi şiirle yazmak ve derdimi böylelikle daha rahat ve daha kuvvetli anlatmak istedim. Fakat  ömrümde ilk defa şiir bana ihanet etti -bunun acısını ondan çıkaracağım- ve sana şimdi hâlâ uçları sızlayan parmaklarımla bunları yazıyorum. Şiir şöyle başlayacaktı:

Hasretini, yokluğunu, sensizliği
bir ateş yanığı gibi öyle acıyla duydum ki yüreğimin etinde,
gitgide çoğalarak
gitgide derinden işleyerek
öyle dayanılmaz oldu ki bu
seni boğabilirdim senden kurtulmak için
çünkü seni o kadar seviyorum.

Böyle başlayan şiire şunları yazmak, sana anlatmak istiyordum:

Bu 1943 yılında ömrümün öyle bir anı oldu ki, seni görmemekten, senden uzak olmaktan, senin sesini işitememekten, velhasıl sensizlikten, öyle bir acı duydum ve buna şimdi hatırlamasına bile tenezzül etmediğim bazı şeyler katıldı ki bir insanın tahammül edemeyeceği bir azaba düştüm. Beni sonuna kadar iyi dinle ve anlamaya çalış sevgilim. Senin bana herhangi bir mektubunda bilmem hangi meseleden “Beni affet” filan demekliğinde değil. Günüm ve saatım oldu “PİRAYE” diye avaz avaz bağırmamak için dudaklarımı kanattım ve hapishanenin  en insansız yerlerine kaçtım. Geceleri ancak iki saat uyuyabiliyordum. Seni on dakika sonra görmezsem ölmek daha iyi diye düşündüm. Hasılı az daha oynatıyordum –maalesef yahut çok şükür ki- hâlâ aynı haldeyim, fakat bir fark var ki onu en sonra yazacağım. Ha, ne diyordum, az kalsın oynatacaktım. İşte o zaman yaşamak ve deli olmamak, delilikten sakınmak insiyakı harekete geçti –ben farkında bile olmadan- ve beni bu müthiş acıdan kurtarmak.

Bak kâatlarım da sevda mektuplarınınki gibi renkli renkli.

Şimdi birdenbire aklıma geldi. Şu benim halimde Kürt şeyhinin yeğeni bizim jandarma yüzbaşısı olacak deyyusun da payı var. Çünkü seni rahat rahat görmekten beni alakoyabilmesi ihtimali de divaneliğim üzerinde müessir olmuştur herhalde. Hâlâ Rahmi Bey Eniştemiz gelecek de bu meseleyi Valiyle konuşup halledecek.

Ah sevgilim, ah sevgilim. Dur aklıma mısralar geliyor. Geldikleri gibi yazıyorum.
Yıldızlar yandı
sizi seviyorum.
Gece uyandı
sizi seviyorum.
İki yüreğimiz iki insandı
sizi seviyorum.
bizden ayrı iki insan.
Ne kadar benziyorlar size
ne kadar benziyorlar bana
ne kadar bize benzemiyorlar.
Bizden iyi
bizden çocuk
bizden cesur.
Biz yüreklerimizden çok akıllıyızdır,
hesaplı
ve fitne fücur.
Şüphe eden biziz, inanan biz,
ihtimaller ve korkular bizim içindir
hasret bizim için.
Ve hatta biziz ağlayan ve gülen
Yüreklerimize bühtan etmeyelim,
sevmekten gayrı şey bilmez yüreklerimiz.

Gözümün nuru canım sultanım
sizi seviyorum,
Piraye hanım
sizi seviyorum.

* Nâzım Hikmet, Nâzım ile Piraye, mektuplar 1, Adam Yayınları, Aralık 1991

Sosyal medyada paylaşın!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir