Atilla JOZSEF (Fulya BAYRAKTAR)

atilla

“Atam Volga’dır, Anam Tuna
Tuna’nın kıyısında genç kızlar çamaşır yıkar
Tunanın çamurları
Türk Kokar, Roman Kokar, Tatar Kokar, Macar Kokar…”

Otuz iki yıllık kısa ömrüne karşılık, bütün Avrupa’nın en iyi şairlerden biri sayılan Macar şair Atilla József, 11 Nisan 1905’te Budapeşte’nin dış mahallelerinden birinde doğdu. Üç yaşındayken, babası Aron’un ailesini ve ülkesini terk etmesinden sonra, iki ablası ve sağlığı bozuk olan annesi ile sefalete düşen József, yedi yaşına kadar Çocuk Esirgeme Derneği tarafından evlatlık verildiği Ocsöd köyünde çobanlık yaptı. Çocukluğunu ve yaşadığı yoksulluğu şiirlerinde sıkça dile getiren şair, annesinin okuduğu kitaplardan, halkının çok sevdiği romancı Jokai’den ve tanıştığı Endre Ady’den etkilenerek on bir yaşında, ablasına seslendiği “İlk Şiir”i yazdı.

1919’daki Komün hareketine ve ardından gelen Beyaz Terör (açlık) dönemine tanık olan Atilla József, annesini de kaybedince bu kez akrabalarının yanına gönderilir. Tuna Nehri’ndeki gemilerde miçoluk yaparken, dışarıdan okul bitirme sınavlarına girerek eğitimine de devam etmeye çalışır. Okumayı ve şiir yazmayı ihmal etmeyen József’in şiirleri 1920’den itibaren yerel gazetelerde yayımlanmaya başlanır. Endre Ady, Gyula Juhasz, Baudelaire ve Walt Whitman şiirleriyle beslenen şair, on yedi yaşındayken ilk şiir kitabı “Güzellik Dilencisi’ni bastırır.

Liseyi bitirdikten sonra bir kitapevinde, ardından bankada çalışan József, Szeged Üniversitesi edebiyat fakültesine yazılır; burada Macarca, Fransızca ve felsefe dersleri alır. Yirmi yaşında, şiirine biçim bulma arayışları içinde ikinci (Bağıran Ben Değilim) ve yirmi dört yaşında, aşk acısı yaşadığı bir dönemde üçüncü şiir kitabı (Ne Babam Var Ne Anam) yayımlanan şair, şiirlerinden dolayı suçlanmış ve hatta cezalandırılmıştır (Temiz Yürekle şiirinden dolayı üniversiteden uzaklaştırılır). Viyana Üniversitesi’ne kayıt yaptırıp, orada Macar göçmenlerle ve komünist yazarlarla ilişkiye geçer. Ardından, Paris’te Fransız dili ve edebiyatını derinlemesine öğrenir.
“Ey, Avrupa, ne de çok sınırlar! / Ve her sınırda bir sürü katil”, “Bağıran ben değilim, yer gümbürdüyor” derken şiirlerinde, devrimci olma yolunda hızla ilerlemektedir. “Devir Gövdeyi, Ağlanıp Sızlanma” adlı kitabı ise, devrimi hazırlamak ister gibidir. “Haydi şiir, al yerini sınıf mücadelesinde!” der, ozanın ve şiirin eylemden ayrı düşünülemeyeceğini hatırlatmak istercesine. József, devrimci düşüncelerini ifade etmek için şiirin bütün olanaklarını kullanır.

Budapeşte’ye döndükten sonra sağlığı bozulan, şizofren tanısıyla bir süre sağlık evinde yatan József, 1929 Krizinin Macaristan’a etkilerini yakından yaşar, 1930’da Parti’ye yazılır ve bu dönemde işçi ve köylülerle daha çok yakınlaşıp, onlara yönelik eğitimlere katılır. Toplumsal hareketlere katılırken, şiirlerinin düzeyini ve sanat eseri özelliğini yitirmemesine yönelik titizliği oldukça dikkat çekicidir.

Şiir ve insan üzerine çok düşünen, toplum düzenine karşı çıkarak çağının öncüsü olan, içten, doğrudan ve kesin bir tavırla yoksulluğu şiirlerinde dile getiren Atilla József, dışavurumcu ve gerçeküstü öğelerle birlikte melankolik gerçekçi bir tarzda yazmıştır. “Şair, nesnelerin niçinini ve aralarındaki ilişkileri görür..… Şaire gerek duyulmasının nedeni, hiç kuşkusuz, ondaki, çelişkili gerçekliklere bir biçim bulabilme yeteneğidir” diyen József, bu beklentiye karşılık vermek istercesine, şiirlerinde nesnelere ve kavramlara kişilik vermiş, özgün bir dille, fısıldayarak ama koro halinde söylenebilecek, sarsıcı, insancıl, ayağa kaldırıcı şiirler yazmıştır.

“Özgürlük, gel! Sen bir düzen doğur bana,
iyi sözlerle eğit, bırak oynasın
senin ağırbaşlı oğlun.”

1931’de, “Devir Gövdeyi, Ağlayıp Sızlanma” adlı şiir kitabı çıkar çıkmaz toplatılmış, çıkarttığı “Gerçekçilik” adlı dergi ise sadece bir sayı basılabilmiştir. 1932’de “Kenar Mahallede Gece” adlı, ardından Béla Bartok’tan etkilenerek yazdığı şiirlerden oluşan “Ayı Oyunu” adlı kitabı yayımlanmıştır. “Güzel Söz” adlı bir derginin kurucusu ve yöneticisi iken de, “Çok Acıyor” isimli kitabı basılmıştır.

Yaşantısının her yılının “sefalet” sözcüğüyle yakın arkadaşlığını, acılarını, yalnızlığını, sevgisiz kalışını, terk edilmişliğini ve aşklarını şiirlerinde dürüstçe, olduğu gibi dışa vuran şair, özellikle de annesini şiirlerine sıkça konuk etmiştir. “Annemdi, ufak tefek, öldü erkenden, / erken ölür çamaşırcı kadınlar çünkü, / titrer ayakları taşıdıkları yükten / ve ağrır ütü yapmaktan başları-“.

1930’lu yılların başından beri onu içten içe kemiren şizofreni, 1934’ten başlayarak şairin şiirlerine de yansır. “Varlığımın derininden gelen mesajları dinliyorum…”, “‘Ben’ denilen şey yok artık. Bu şiiri yazarken yutuyorum son kırıntılarını da” der bir şiirinde. 1937 yılında Flora’ya aşık olan, onu ‘Düşlerinin Kadını’ ilan eden şair, aynı yıl derin bir ruhsal çöküntüye uğrar, sağlık durumu bozulur. Atilla József, Balaton Gölü yakınında, kendini bir trenin altına atarak ölmeyi tercih eder.

Yakın dönemlerde yaşamaları, duyarlılıkları ve yazış biçimleri açısından Nazım Hikmet’e benzetilen Atilla József’in şiirleri sıcak, duygulu ve anlamlı halk deyişleriyle doludur. Yaşadığı yoklukları, acıları çağrışım dolu imgelerle, içtenlikle geleceğe taşıyan şair, dönemindeki olaylara ve sömürü düzenine de şiirleriyle direnmiştir. Günümüze ve genel olarak insanlığa canlı ve güçlü bildirileri olan József, şiirlerinde, açık, cesur ve aynı zamanda sağlam bir dil kullanmıştır. Macar edebiyatında şiirin, ölümünden sonra Atilla József üzerine kurulu olduğu söylenmektedir.
Doğumunun 100. yılı anısına, UNESCO tarafından “Atilla József Yılı” ilan edilen 2005’te, pek çok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de etkinlikler düzenlenmiş, Edebiyatçılar Derneği tarafından bir anı kitabı yayımlanmıştır (Evrenle Ölç Kendini, Sevgi Can Aysevener, Orhan Tüleylioğlu). Türkiye’de çok geç tanınan ve Türkçe’ye çevrilen pek fazla şiiri olmayan József’le ilgili, şimdiye dek basılan en tanıtıcı eser, “Temiz Yürekle” adlı kitaptır (Kemal Özer). Okundukça okunmak istenen, anladıkça içselleştirilip benimsenen, bağlanılan, bu günü ve geleceği sorgulatan, “yeni dünya düzeni” yutturmacası karşısında dayanma gücü sağlayan, güçlü iletilerle dolu şiirlerin yazarı Atilla József’e saygılar…

Sosyal medyada paylaşın!
Latest Comments
  1. ÖZLEM TÜM

    KORKUYORUM,,,

    Nefes alamamaktan korkuyorum.

    Sabahları uyanmaktan korkuyorum.
    Gece tüm sevdiklerimi bir bir görüp, içime çekip; sabah görememekten korkuyorum.

    Kimi zaman çalan telefon ürkütüyor,
    Kimi zaman gelen mesajlar.

    Biticek biliyorum, her şey gibi bu korkularda biticek.
    Bitireceğim.
    Yılmadan,usanmadan, üzerine gideceğim.

    Uzun yıllar önceydi, uzun yıllar önce…

    Sabahın sessizliğindeki çığlıkla irkildiğim. Gecenin karanlığında yok olduğum.

    Uzun yıllar önceydi, uzun yıllar

    Korkunun üstüne git diyorlar, gideyim gitmesine de.
    Giden sevdiklerim gelir mi?
    Siz ondan haber verin bana ….

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir