Ece Ayhan Onlar İçin Simurg Demiş (Ayşegül TERCAN)
“Genç Sinema’yı eylemin ilk adımı olarak yayınlıyoruz.”
1968-1971 yılları arasında toplam 16 sayı çıkan Genç Sinema dergisinin çıkış bildirisi bu cümleyle bitiyor.
Genç Sinema imzasıyla yayınlanan bildiriyi hazırlayanlar arasında Ece Ayhan da var.
Elli yıllık bir deneyden sonra Türkiye’de sinema olayının yeniden ve kökten ele alınması gerektiğini ve bu hesaplaşmanın tek amacının “devrimci, halka dönük ve bağımsız bir sinemanın yaratılması” olduğunu söyleyen bir sinema manifestosu niteliğindedir bildiri. Yanlış bilmiyorsam, Türkiye’nin ilk sinema manifestosu.
Bilinçlenen halkın ve devrimci eylemin paralelinde bir sinemanın gerçekleştirilmesi ve halka ulaştırılması yönünde Genç Sinema olarak çaba göstermek üzere çıkmışlar yola. Sanatın toplumun içinde ve onunla birlikte oluştuğu, toplumdan ayrı düşünülemez olduğunu bir kez daha açıklamak üzere… Sinemanın sömürü düzenine hizmet etmesini eleştirerek, Genç Sinema’yı var olan sömürü düzeninin karşısına koyarak…
“Genç Sinema varolan bu sinema düzenine karşı çıkar. Onun içinde bulunduğu toplumsal düzene karşı çıktığı gibi. Çünkü her iki düzen de insanı açıklamaktan, insanı amaçlamaktan uzak düşmüştür. Halkı hem maddi hem de manevi yönüyle sömürmekten öte bir amacı yoktur. Genç sinema bu yüzden bağımsız olmalı, hiçbir koşul ve nedenle temel ilkelerinden ödün vermemelidir.”
Bildiride, bugünün insanını incelerken, ona bakarken yeni değerlere sahip yeni bir insanı görüp onu olumlu ya da olumsuz eylemleriyle bir bütün olarak ele almak, özü ve biçimi devrimci açıdan ve bir arada düşünmek, bu kavramların birbirinden ayrılmaz olduğuna inanmak Genç Sinema’nın temel ilkeleri arasında açıklanır. “Genç Sinema yeryüzündeki bütün Yeşilçamlara kesinlikle karşıdır. Yeryüzünün neresinde olunursa olunsun, gerçekte bir tek düşman vardır. Bu anlamdaki evrensellik ulusallık düşüncesiyle el eledir. Genç Sinema sağlam, yerine oturmuş ve gerçek sanat değerleri taşıyan bir ulusal yapıtın kendiliğinden evrensel boyut kazana cağına inanır.”
Genç Sinema yola bir sanat dergisi olarak çıkmamıştır. Genç sinemacıların seslerini kamuoyuna duyurmaları, yetişmeleri ve birleşmeleri için bir ortam olarak düşünülmüş; öncelikle kısa filmcilerin bir yayın organı olarak… Bilinen sinema düzeninin dışında kalarak genç sinemacıların bağımsızlıklarını, devrimciliklerini, özgünlüklerini sürdürebilmeleri ve oluşturabilmeleri için bir araya gelerek örgütlenmeye doğru attıkları bir adım olarak…
Genç Sinema sinemacıyı kendi ülkesinin gerçeklerine eğilmekle yükümlü görerek harekete geçerken bu gerçeklerin sinema eserlerine yansıyışındaki her türlü bağnazlığa ve dogmatizme karşı çıkmayı unutmamıştır. Bildiride sanatçının eserini özgür bir biçimde yaratması gerektiği vurgulanmış, bu amaçlara yönelmiş bir savaşı verebilmek için bir örgütün gerekliliğinden hareketle derginin konumu şöyle açıklanmıştır: “Dergi bir ortamıdır, önemli ve asıl olan yapıtlardır ve bu yapıtların halka ulaştırılmasıdır. Gerçek bildiriyi de yapıtlar ortaya koyacaktır.”
Gerçekten de, o yıllarda yapılan eylemleri filme aktararak yürüyüş, miting, boykot, işgal, grev gibi toplumsal olayları, özellikle “Kanlı Pazar”ı belgelemesi bu anlamda “gerçek bildiri” niteliğindedir. Hiç olmamış gibi toplumsal bellekten uzak tutulmaya çalışılan bu olayı, otuz şu kadar yıl sonra Genç Sinemacılardan Ahmet Soner şöyle anlatıyor: “1969 Şubat’ında Altıncı Filo’ya karşı düzenlenen ve bir hafta süren eylemler, “Kanlı Pazar” diye anılan uzun yürüyüşle sona ermişti. Son gün Beyazıt’tan Taksim’e kadar yürünmüş ve Taksim Meydanı’nda çatışma olmuştu. Üç kişinin öldüğü bu olayı Genç Sinemacılar beş kamerayla belgelemişlerdi.
Altan Öymen o günlerde Akşam gazetesi muhabiriydi. Filmi izlemek istediğinde ona özel bir gösteri yapmıştık. Öymen filmin önemli yerlerini fotoğraf çekerek saptamış ve ertesi gün manşet olarak yayınlamıştı. Taş atan polisler, eli sopalı sakallı siviller, gazeteye yansıyınca ortalık karışmıştı. Meclis, soruşturma açmaya karar vermişti. Milletvekilleri de filmi izlemek istiyorlardı. Ankara’ya filmin bir kopyasını göndermiştik. Hükümet istifa etme aşamasına kadar gelmişti. Türkiye’nin çivisi çıkmıştı artık.”
İlk üç sayının ikinci sayfalarında yer alan Genç Sinema’dan başlıklı giriş yazılarını Ece Ayhan kaleme alır. Sonraki sayılarda ise giriş yazıları aynı başlıkla hareketin içindeki farklı kişiler tarafından yazılır. Giriş yazılarının hepsi imzasızdır.
Ece Ayhan ilk sayının giriş yazısında sinema yazarlığını değil sinemacılığı ön planda tuttuklarını açıklar:“Dergide göreceğiniz adların hemen hiçbirinin amacı sinema yazarı olmak değil, doğrudan doğruya film yapmak, sinema sanatçısı olmaktır; önemli bir bölümüyse yaratıcılıklarının ilk ürünleri olarak kısa filmlerini gerçekleştirmiş ve seyirci karşısına çıkarmış olanlardır, bir başlangıç olarak.”
Bir ay sonra, 2. sayının giriş yazısında, Genç Sinema’nın siyasal yanının ağır basması olgusunun daha da belirgin kılındığını yazacaktır: “Siyasal yan, burada sinema söz konusu olduğundan, sinema da toplumsal ve siyasal konumlarla öteki sanatlarla daha içli dışlı olduğundan elbette önde gidecektir. Sinema bir sanat türüdür, böyle bir açıklama bile gereksiz, çünkü Genç Sinemacılar başkaları gibi sinemanın bir sanat olduğu gerçeğinden kuşkulu değiller, bunu temel olarak aldıklarından yeni öğelerle, etkinlikle, siyasayla uğraşmayı seçmişlerdir.”
Olayları izleyenler, Türk sinema tarihinde Genç Sinemacılar gibi bir çıkışın ilkliğini fark etmişlerdir. Şimdiye kadarki çıkışlar, yeni öneriler, ister etkinlik sağlamış ister etkinlik sağlamamış olsunlar, doğrudan doğruya sinema sanatçılarından gelmemiş, çoğun sinema eleştirmenlerinden gelmiştir. Ve bu yüzden geleneksel sanatçı eleştirmen anlaşmazlığı görünüşü içinde kamuoyunda pek bir iz bırakmamış ve hele gerçekleri değiştirmemiştir, bu bilinir.”
Bir ay daha geçer. Ece Ayhan bu kez, Genç Sinema dergisinin üçüncü sayısıyla da Bildiri’sine koşut bir eylemi sürdüreceğini vurgular: “Bütün putların devrildiği, tabuların çöküp düştüğü bir ortamda Genç Sinemacılar kalıplaşmış anlayışların dışında eleştirilerini, bulgularını oluşturmaktalar.”
Bu sayıyla Genç Sinemacıların eleştiri anlayışları, karmaşık atılımlardan çok incelemeye, anlamaya ve anlatmaya olan eğilimleri belirginleşir. Pratikten gelen ve kendiliğinden oluşan bir kuramı Genç Sinemacılar oluşturmaktadır: “’Bu da bir gençlik hevesi, nasılsa geçer’ diyen, hâlâ uykularını sürdürmekte olan büyük sanatçıların! uykularını kaçıracak bir haber veriyoruz. Kısa da olsa, acemilikler taşır gibi görünse de Genç Sinemacılar filmler çekmekte, sürekli öğrenmekte ve devrimci tavırlarını sürdürmektedirler.”
Genç sinema günden güne genişleyecek, yeni adlar, yeni filmler sağlam bir temelden yola çıkarak devrimci halka ve geleceğe kalıcı damgalarını basacaktır. “Bu kuşak kendi yaşama koşullarını kendisi bulmuş ve onu bilinçle acımasız öne sürmüş bir kuşak olmanın sevincini her zaman taşıyacaktır.”
Gerçekten de öyle olur. Ahmet Soner başından sonuna kadar içinde yer almış olmaktan onur duyduğu Genç Sinema’yı yıllar sonra “Türkiye’de örneği olmayan bir hareket” olarak dile getirir.” … genç sinemacılar en azından otuz kişiydiler.”
“Ece Ayhan onlar için Simurg (Otuz kuş) demişti.”
Kaynaklar
1) Eski Defterler, Ahmet Soner, Özgür Politika, 1 Mart 2003
2) Genç Sinema Dergisi Sayı:1, Ekim 1968
3) Kayıp Bir Film, Ahmet Soner, Özgür Politika, 3 Mayıs 2003
4) Genç Sinema Dergisi Sayı:2, Kasım 1968
5) Genç Sinema Dergisi Sayı:3, Aralık 1968
Bir cevap yazın