Ursula K.LEUGIN (Sofya KURBAN)
“Büyüden Gerçeğe
Bize Işık Tutan Hanımefendi”
İki insan davetsiz bir yere gelirse bu işgal olur.
Fantastik roman ve bilim kurgu edebiyatının mihenk taşlarından olan LeGuin 1929 yılında California Berkeley’de doğdu. Babası Alman göçmeni ünlü antropolog Alfred Kroeber, “Kültürün bozulması, dilin yıkımı, tek kültürlülüğün parçalayıcılığı” konularında çalışmalar yaptı. Annesi, yazar Theodora Kroeber ise; eşinin Amerikan yerlilerinin yaşamına olan tutkusunu paylaşarak, 1961 yılında “Ishi in Two Worlds” ile Yahi yerlilerinin medeniyetle karşılaşmasını yazdı.
LeGuin, Radcliff College’den sonra, Columbia Üniversitesi’nde Fransızca ve İtalyanca üzerine eğitimini tamamlayıp, Fullbright bursu ile Fransa’ ya doktora yapmaya giderken tarihçi Charles LeGuin ile tanışır ve 1953 yılında Paris’te evlenir. Doktorasını tamamlamaz. Artık kendine iş olarak, tam zamanlı ev hanımlığını ve yazarlığı seçmiştir.
Yazdığı ilk öykü ve şiirlerini yayınevlerine gönderir ama hep red cevabını alır, ta ki 1962 yılında Fantastic dergisinde “Paris’te Nisan” adlı öyküsü yayımlanıncaya kadar. Sonrası gelir ve ilk romanı, “Rocannon’un Dünyası” 1966 yılında basıldı. Yazar, ilk büyük başarısını “Yerdeniz Büyücüsü” ile kazandı. Bu roman 1968 yıllında Globe-Hornbook ödülünü aldı. Yerdenizin bir üçleme olmasını düşünmekteydi, 1971 yılında “Atuan Mezarları”, 1972 yılında “En Uzak Sahil” kitaplarını yazdı. Sonra üçlemeye, 1991 yılında “Tehanu” dahil oldu, derken 2001 yılında yayımlanan ve Yerdeniz’de geçen beş öyküden oluşan “Yerdeniz Öyküleri” ile, seri beşe tamamlandı.
LeGuin eserlerinde; bizi teknoloji ile uzayın derinliklerine fırlatmaz, ya da Homo Sapiensin’ten farklı türlerle birlikte bir serüvenden diğerine koşturmaz. İnsan merkezlidir. Özellikle anarşizm ve Taoculuktan esinlenmiştir. Bilim kurgunun, uzay fantezisinden öte, eleştirisel bir yazım türüne dönüşmesine katkı sağladı. Yapıtlarında alternatif düşünüş, yaşayış biçimleri kurgulanmaktadır.
Yerdeniz’de geçen öykülerden farklı olarak, tasarladığı Hain kökenli evrende; değişik gezegenlerde, kendine göre yaşam biçimleri oluşturmuş insanlar, ataları olan Hainlilerle birlikte, farklılıklarından bir bütünlük yaratarak, Ekumen adını verdikleri birlikte, var olmaya çabalamaktadırlar. Gezegenler arası uzaklık, ışık hızına yakın bir hızla alınıp, gemidekiler, yola çıktıklarından onlarca veya yüzlerce yıl sonrasına varıyorlardı. Zihinsel iletişim öğrenilmiştir. Yüzlerce ışık yılı uzaklıklarla, “Yanıtlayıcı” ile anında iletişim kurulabilen bu kainatı anlatan kitaplara baktığımızda; Nebula ve Hugo ödüllerini aldığı 1969’da yayımlanan “Karanlığın Sol Eli” belki de en ilgi çekici romanlarından biridir. Kış gezegeni Gethen’de Ekumen seyyarı Genly Ai ile, kadın ve erkek olmayan, cinsiyetsiz bir yaşama tanık oluyoruz. Ayın belli zamanlarında somerden çıkıp erkek ya da kadın olunuyordu. Bu bir iki günlük sürede kemmerde kalınarak, cinsellik en yoğun seviyede yaşanıyordu. Bir çocuğun annesi, bir başkasının babası da olabilmektedir. Bu gezegendekiler öldürmeyi kuşkusuz biliyorlardı, ama bizim bildiğimiz anlamda hiç savaş olmamış burada. Toplu katliamlar yaşanmamış, tecavüz yok, onun ötesinde yaşamın diğer yarısında yer alan kadının ezilmişliğinin tarihi de yok.
1967 yılında yayımlanan “Yanılsamalar Şehri” (Türkçede ilk baskı Hayaller Şehri olarak çıktı), bilincin bilinmezinde dolaştırır okuyucuyu. Sarı gözlü insanların yaşadığı, Weral gezegeninden bir grup kâşif, atalarının unutulmamış bir zamanda ayrıldığı gezegene geri gelirler, gelen kâşif Agad Ramarren ayrılırken yanında yerli Falk bilincini de götürmektedir. Bu evden ayrılış mı yoksa eve dönüş mü?
1974 yayımlanan “Mülksüzler” (1975′ te Nebula ve Hugo ödüllerini aldı), LeGuin’nin ülkemizde en çok bilinen eserlerinden biridir. Doğanın cömert olduğu Uras’a, çorak ayı Anarres’den gelen fizikçi/anarşist Shevek’ın, bu iki dünyayı değiştiren yolculuğuna bir yolculuktur. Hain evreninde geçen bu romanda, bizim dünyamız Arz’ın başına gelenleri de kıyıdan köşeden öğreniyoruz. Bu evrende yer alan dünyalar; Ekumen’a insanlık çıtasını yükseltmek için, ellerinde yarattıkları medeniyetlerle katılırken, biz mahvettiğimiz Arz’da yaralarımızı yalayarak merhamet uyandırmaktaydık.
“Bağışlamanın Dört Yolu”, dört hikayeden oluşan, kölelik sisteminin sürdüğü Werel ve Yeowe’nin anlatıldığı, kadının hâlâ arka kapıdan girip çıktığı bir romandır. Bu kitapta; yüz bin yılların tarihine sahip, anarşizm dahil bir çok sistemi denemiş, doğal yolla doğum kontrolünün öğrenildiği, dayıların baba olduğu yaşlı Hain medeniyeti hakkında bir öykü de yer almaktadır.
“Dünyaya Orman Denir” ise; rüya zamanıyla gerçek zaman arasında yaşayan, yeşil tüylü orman insanlarının istilacı Arzlılara verdiği mücadeleyi anlatır. “Balıkçıl Gözü” yeni bir gezegene yerleşen insanların vahşetlerini de yanlarında götürüşünün öyküsüdür. “Dünyanın Doğum Günü” sekiz hikayeden oluşmakta, birinci öykü Kış gezegeni Gethen’de ergenliğe giren bir gencin ilk kemmerini anlatmakta. Son öykü Kaybolan Cennet; din konusunda ilginç şeyler söylemektedir.
Bugün seksen yaşına merdiven dayamış olan Büyü Ustası; Porland’ın batısında, yukarı Oregon’nın Willamette nehrinde, St.Helens dağının görülmeye değer manzarasına bakan evinde, bize fantastik dünyalar sunmaya devam etmektedir. ?
Kaynakça:
The Guardian 17.12.2005, Maya Jaggi
Karanlığın Sol Eli; Ayrıntı Yayınları
Bağışlamanın Dört Yolu, Metis Yayınları
Dünyanın Doğum Günü, Metis Yayınları
Mülksüzler, Metis Yayınları
Yanılsamalar Şehri, İmge Kitabevi Yayınları
Rocannun’un Dünyası, Metis Yayınları
Dünyaya Orman Denir, Metis Yayınları
www.dusdefteri.com
www.ursulakleguin.com
www.yasamdersleri.com
Bir cevap yazın